-
1 touch down
gol atmak (ragbi), konmak, yere inmek* * *in* * *1) ((of aircraft) to land: The plane should touch down at 2 o'clock.) inmek2) (in rugby and American football, to put the ball on the ground behind the opposite team's goal line (noun touch-down).) gol atmak -
2 schießen
schießen <schießt, schoss, geschossen> ['ʃi:sən]I vi1) ( Schütze) atış yapmak ( auf -e), ateş etmek ( auf -e), kurşun sıkmak ( auf -e) sport, şut çekmek;etw ist zum S\schießen ( fam) bir şey gülünecek olmakin die Höhe \schießen boy atmak;der Junge ist in die Höhe geschossen oğlan boy attı;wie Pilze aus dem Boden \schießen mantar gibi yerden bitmekdie Röte schoss ihm ins Gesicht yüzü kızardıII vt1) ( Geschoss) atmak, fırlatmakein Tor \schießen bir gol atmak3) ( Wild) vurmak4) ( Foto) çekmek -
3 kick
tekmelemek, tekme atmak; (gol) atmak; çifte atmak, tepmek; (silah) tepmek,tekme; heyecan, zevk, cosku; (alkol, uyusturucu, vb.) etki -
4 but
-
5 забивать
kakmak,çakmak; çivilemek,mıhlamak; doldurmak,tıkamak* * *несов.; сов. - заби́ть1) kakmak; çakmakзабива́ть сва́и — kazık kakmak
забива́ть гво́зди — çivi çakmak
2) çivilemek; mıhlamakзабива́ть окно́ до́сками — pencereyi tahta mıhlayıp kapatmak
дверь была́ заби́та двумя́ до́сками крест-на́крест — kapıya çaprazlama iki tahta çakılmıştı
3) doldurmak; tıkamakсклад заби́т — depo tıka basa doludur
прохо́д заби́т — geçit yeri tıkalıdır
у́лицы заби́ты наро́дом — caddeler adam almıyor
у него́ кварти́ра заби́та веща́ми — onun dairesi tıklım tıklım eşya dolu
4) спорт.забива́ть гол — gol atmak / yapmak
забива́ть мяч в воро́та — topu kaleye sokmak
им заби́ли три мяча́ / го́ла — üç gol yediler
5) разг. (превосходить в чём-л.) bastırma, baskın çıkmakв э́том он и тебя́ забьёт — bunda seni de bastırır
6) ( на бойне) kesmek -
6 Tor
im \Tor stehen kalede durmak;ein \Tor schießen gol atmak -
7 голова
baş,kafa; beyin,akıl,zekâ* * *ж1) врз baş; kafa; kelle (сахару, сыру)подня́ть го́лову — başını / kafasını (yukarı) kaldırmak; перен. baş(ını) kaldırmak
заби́ть мяч голово́й — спорт. kafa (vuruşu) ile gol atmak
идти́ в голове́ коло́нны — kolun başında yürümek
сто голо́в скота́ — yüz baş hayvan
со́лнце уже́ бы́ло / стоя́ло (у нас) над голово́й — güneş tepemize dikilmişti
2) kafaон па́рень с голово́й — kafalı bir çocuktur
све́тлая голова́ — aydın kafa
у него́ тупа́я голова́ — kalın kafalıdır
будь у неё голова́ (на плеча́х) — onda kafa olsa
у него́ голова́ хорошо́ рабо́тает — kafası işliyor / iyi çalışıyor
••в пе́рвую го́лову — ilk önce, en başta
на све́жую го́лову — dinç kafayla
с головы́ до ног — baştan ayağa; tepeden tırnağa (kadar)
дал я ему́ де́нег, да на свою́ го́лову — ona para verdim de kendime ettim
вы́брось э́то из головы́! — bunu aklından çıkar!
заплати́ть головой за что-л. — bir şeyi canı ile ödemek
и в го́лову не прихо́дить — hiç aklına gelmemek, aklından bile geçmemek
идти́ голова́ в го́лову — atbaşı (beraber) gitmek
лома́ть го́лову над чем-л. — kafa patlatmak / yormak
не выходи́ть из головы́ — aklından çıkmamak
потеря́ть го́лову — aklı başından gitmek
склони́ть го́лову — baş eğmek;
уда́рить в го́лову (о вине) — başına vurmak
тео́рия, поста́вленная с ног на́ го́лову — baş aşağı duran bir teori
сам себе́ голова́ — başına buyruk
кому́ могло́ прийти́ в го́лову, что... ? —... kimin aklına gelirdi?
эх, голова́ (твоя́) садо́вая! — разг. hey kuru kafa!
пусть у него́ голова́ боли́т! — onun başı ağrısın!
у него́ дел вы́ше головы́ — işi başından aşkın
дурна́я голова́ нога́м поко́я не даёт — погов. akılsız başın cezasını ayak çeker
-
8 score
n. çizik, çizgi, çentik, durum, skor, puan, sayı, hesap, yirmi, başlangıç çizgisi, partisyon, notaya geçirme————————v. çizmek, çizgi çekmek, işaretlemek, çentiklemek, sayı yapmak, skor kaydetmek, gol atmak, değerlendirmek, hesabını tutmak, şanslı olmak, azarlamak, ağır eleştirmek, notaya geçirmek, partisyon yazmak* * *1. puanla (v.) 2. puan (n.) 3. sayı yap (v.) 4. sayı (n.)* * *[sko:] 1. plurals - scores; noun1) (the number of points, goals etc gained in a game, competition etc: The cricket score is 59 for 3.) oyun sonucu2) (a written piece of music showing all the parts for instruments and voices: the score of an opera.) tüm nota, partisyon3) (a set or group of twenty: There was barely a score of people there.) yirmi, yirmilik grup2. verb1) (to gain (goals etc) in a game etc: He scored two goals before half-time.) sayı yapmak2) ((sometimes with off or out) to remove (eg a name) from eg a list by putting a line through it: Please could you score my name off (the list)?; Is that word meant to be scored out?) çıkarmak3) (to keep score: Will you score for us, please?) sayı tutmak•- scorer- score-board
- on that score
- scores of
- scores
- settle old scores -
9 score a goal
v. gol atmak -
10 score a hat trick
v. üç sayı yapmak, üç gol atmak -
11 score a goal
v. gol atmak -
12 score a hat trick
v. üç sayı yapmak, üç gol atmak -
13 Eckball
-
14 Kopfball
-
15 verwandeln
verwandeln*I vt1) ( ändern) değiştirmek, çevirmek (in -e);er ist wie verwandelt tamamıyla değişmiş gibi, sanki bambaşka birisi olmuş3) ( verhexen)den Prinzen in einen Frosch \verwandeln prensi kurbağaya çevirmek4) sport;einen Eckball \verwandeln köşe atışından gol atmakII vrsich \verwandeln dönüşmek (in -e); ( Gestalt annehmen) kılığına girmek, olmak;ihr Wohnzimmer wird sich in ein Konzertsaal \verwandeln oturma odanız konser salonuna dönüşecek -
16 score
çizgi, kertik, çentik, isaret; siyrik; sayi, puan, skor; neden, sebep; hinç, hesap, kuyruk acisi; partisyon; hesap; günün olaylari, aktüalite; yirmi sayisi, (sayi, puan) kazanmak, almak; (gol) atmak; skoru kaydetmek; çentmek; (basari, zafer, ödül, vb.) ka -
17 marquer
Iv t1 signaler işaretlemek3 impressionner iz bırakmak◊Cet incident l'a marqué. — Bu olay kendisinde izler bıraktı.
◊Il a marqué son époque. — Çağında iz bıraktı.
4 işaret etmek◊Ma montre marque dix heures. — Saatim on'u işaret ediyor.
5 exprimer göstermek6 gagner başarmakIIv i1 tacher iz bırakmak2 fig impressionner bir anı bırakmak -
18 пропускать
несов.; сов. - пропусти́ть1) врз geçirmek; kaçırmak, sızdırmakшто́ра не пропуска́ет све́та — perde ışık geçirmez
э́тот сосу́д пропуска́ет во́ду — bu küp suyu sızdırıyor
сты́ки (обши́вки) пропуска́ют во́ду — мор. armuzlar su sızdırıyor
пропусти́ть жи́дкость через фильтр — sıvıyı süzgeçten geçirmek
пропусти́ть мя́со через мясору́бку — eti kıyma makinesinden çekmek
колю́чая про́волока, по кото́рой пропу́щен (электро)то́к — elektrik yüklü dikenli teller
пропуска́ть суда́ через проли́в — gemileri boğazdan geçirmek
2) (обслуживать, обрабатывать) kapasitesi... olmak; hizmet sağlamak; bakmakпорт пропуска́ет миллио́н тонн гру́зов в год — limanın yıllık yükleme ve boşaltma kapasitesi bir milyon tondur
3) geçirmek (давать пройти, проехать); (çekilerek) yol vermek ( давать дорогу); içeri bırakmak, içeri sokmak (впускать куда-л.)он пропусти́л меня́ впере́д — beni öne geçirdi
толпа́ пропусти́ла нас — kalabalık açılarak bize yol verdi
че́рез проли́в врага́ не пропусти́ли — düşmanı boğazdan içeri sokmadılar
4) (разрешать к напечатанию, демонстрации и т. п.) müsaade etmekкоми́ссия э́тот фильм не пропусти́ла — komisyon bu filmin gösterilmesine müsaade etmedi
5) спорт. yaptırmakон пропусти́л два мяча́ в свои́ воро́та — kendi kalesine iki gol yaptırmış
кома́нда заби́ла 10, и пропусти́ла 6 голо́в / мяче́й — takım 10 gol atıp 6 gol yedi
6) ( упускать) kaçırmakпропусти́ть удо́бный слу́чай — fırsatı kaçırmak
7) (при чтении, переписывании, подсчете) atlamak; geçmekпропу́щенная строка́ — atlanan satır
ока́зывается, я пропусти́л два сло́ва — iki kelime atlamışım
э́ти подро́бности пропусти́ — bu ayrıntıları geç
8) ( не являться) gelmemek, bulunmamakон пропусти́л три уро́ка — üç derse gelmedi
9) разг. ( выпить) atmak, yuvarlamakпропусти́ть по рю́мочке / по ма́ленькой — birer tek atmak
-
19 schießen
См. также в других словарях:
gol atmak (veya yapmak) — topun karşı takımın kalesine girmesini sağlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
akın — 1. is., ed. Kazak Kırgız Türklerinin saz şairlerine verdiği ad 2. is. 1) Kalabalık bir şeyin arkası kesilmeyen bir geliş durumunda olması Ada yı bir rençper akını doldurmuştu. S. F. Abasıyanık 2) Düşman topraklarına tedirgin etme, yıldırma, çapul … Çağatay Osmanlı Sözlük
hücum — is., Ar. hucūm 1) Saldırma, saldırı, saldırış Bizdik o hücumun bütün aşkıyla kanatlı / Bizdik o sabah ilk atılan safta yüz atlı. Y. K. Beyatlı 2) Üşüşme, bir yere toplanma 3) ünl. İleri anlamında kullanılan bir seslenme sözü 4) mec. Sert eleştiri … Çağatay Osmanlı Sözlük
ileri uç oyuncusu — is., sp. Futbolda görevi karşı tarafa top sürmek ve gol atmak olan ileri uçtaki oyuncu, akıncı, muhacim, forvet … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Liste Swadesh Du Turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste Swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Liste swadesh du turc — Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
Turc (liste Swadesh) — Liste Swadesh du turc Liste Swadesh de 207 mots en français et en turc. Sommaire 1 Présentation 2 Liste 3 Voir aussi 3.1 Bibliographie … Wikipédia en Français
dalga — is. 1) Deniz veya göl gibi geniş su yüzeylerinde genellikle rüzgâr, deprem vb.nin etkisiyle oluşan kıvrımlı hareket Rıhtıma vuran dalgaların temposu da içimdeki ölçüye uyuyor. H. Taner 2) Sıcak, soğuk, moda için belli bir süre etkili olan dönem… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yar — is. Deniz, göl, ırmak vb. su kıyılarında veya karada dik yer, uçurum Birleşik Sözler yalı yar Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller yardan atmak … Çağatay Osmanlı Sözlük